Sevgi dağı
Bir sabah arkadaşım beni uyandırmaya geliyor... "Doğuş, kalk hadi sabah oldu" falan filan bir şeyler, diyor. Ben geç uyumuşum zaten, bir sağa bir de sola yalpal
Bir sabah arkadaşım beni uyandırmaya geliyor... "Doğuş, kalk hadi sabah oldu" falan filan bir şeyler, diyor. Ben geç uyumuşum zaten, bir sağa bir de sola yalpalayarak bir şeyler söylüyorum, ne dediğimi hatırlamıyorum..
Kahvaltıda birlikteyiz yine dostumla... "Sen sabah sabah neler mırıldanıyordun yine öyle ?" dedi. "Hiçbir şey hatırlamıyorum dostum, neler mırıldanıyormuşum, söyle de bilelim" dedim. "Biz sevgi dağını aşanlardanız, kalkarız tabii ki" gibi bir şeyler sayıklıyordun...
-Hımm şu mesele...
-Evet kardeşim o mesele... Ne sevgisi, ne dağı, neler oluyor?
-Zaman zaman doğaya takılıp gidiyor aklım... Doğa ve ben... Bir bütünüz gibi geliyor bana. Göğsüm bir dağ gibi sanki, sevgiden can alıyor ve yanardağ misali tüm bedenimi sevginin ateşiyle yakıyor, heyecanlandırıyor... Sonra da gidip buz dağlarına kafa tutasım geliyor...
-Hey Allah'ım...
-Kardeşim, sana komik gelebilir, ama göğsümüzdeki sevgi dağını küçük görmemeliyiz... Çok sevmeliyiz ve dahi yanıp tutuşmalıyız ki, sevgi dağımızın ateşi dağımızdan taşsın, buz dağlarına temas etsin...
-Bana sevmekten vazgeç diyorlar oysa ki...
-Tamam sen vazgeçtin diyelim, gönül vazgeçer mi peki ?
-Vazgeçmez sanırım..
-İşte böyle dostum... İçimizdeki sevgi dağını ne zaman ki gözlerimize aksettirerek, buz dağlarını şiar edinerek yürüyeceğiz... İşte o vakit buz dağlarını eritip sevgi dağımızda bir bütün olacağız. Ortak bir adımız olacak, "Biz" olacağız. Çiçeğin bir açma zamanı var ya, onun gibi, tıpkı insanın da bir aşma zamanı vardır..
-O zaman bizler sevgi dağını aşmaya talip olan zümreyiz dostum... Tamam, tamam anladım...