Böyle Azınlık davası olmaz
Gazetemizin bu sayısı, bayrama özel sayı olduğu için daha çok bayram tebrikleri yer almaktadır. Gazete bayrama denk geldiğinden, öncelikle Mübarek Ramazan Bayra

Gazetemizin bu sayısı, bayrama özel sayı olduğu için daha çok bayram tebrikleri yer almaktadır. Gazete bayrama denk geldiğinden, öncelikle Mübarek Ramazan Bayramı’nızı kutlar tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Bizler çok güzel bir Ramazan yaşarken, dünyanın bir çok yerinde insanlar açlıkla, ölümle boğuşuyor.
Ramazan boyunca Myanmar’ın Arakan bölgesindeki Müslümanların toplu katliamlara maruz kaldığı ile ilgili haberleri okuyor ve duyuyoruz. Gazete ve radyomuzda bu konuda sizleri Ramazan öncesinden sürekli haberdar etmeye çalıştık. Bu konuda haber ve programlar yapan bir tek biz miyiz, derken bu hafta DEB partisinin açıklamasını gördük ve çok sevindik. Biraz gecikmeli yapılmış bir açıklama olsa da DEB Başkanı Sayın Mustafa Aliçavuş kardeşimi bu duyarlılığından dolayı kutluyorum.
Bu hafta bayram haftası olması münasebetiyle, Azınlığın eğitim mücadelesini etkileyen/yaralayan bir konuyu etraflıca ele almayı bayram sonrasına bırakıyorum. İlgili konu, Batı Trakya Azınlık Eğitim ve Kültür Şirketi (BAKEŞ) Başkanı Sayın Cemil Kabza’nın çocuğunu Yunan anaokuluna göndermesiyle alâkalıdır.
Azınlığın radyolarında zaten konuyla alâkalı şimdilik gerekli açıklamalarda bulundum. Azınlık radyoları, meselenin hassasiyetini kavradıkları için gerek Cemil Kabza’dan ve gerekse benden bilgi alarak, meseleyle alakalı aydınlatıcı programlar yaptı.
Meselenin biraz daha olgunlaşmasını bekleyerek gereken izahatları yapacağım. Şimdilik söylenenleri ve yazılanları topluyor ve değerlendiriyorum.
Burada mesele şahıslar ve tercihler değil. Asıl mesele, Azınlık davası ve özellikle de Azınlık Eğitimi konusunda yürütülen mücadelenin geleceği ile alâkalıdır.
Bizler toplum olarak oturup bazı konularda sert kararlar almalıyız. Azınlık Davası denen mücâdelenin nasıl yapılması gerektiği hususunda bağlayıcı kararlar almalıyız. Gerekirse bu konuda müeyyideler getirmeliyiz. Azınlık Eğitimi olacak mı olmayacak mı? Olacaksa bunun mücadelesi nasıl yapılmalı? Alınan kararlara uymayan kurum ve kuruluşlarımızın başkanları ne yapmalı ve onlara nasıl tepki gösterilmeli? Toplum olarak onları nasıl uyarmalıyız ki, önce kendileri sonra da toplum kendine çeki düzen versin?
Bu ve benzeri soruların cevaplanması aciliyet arz etmektedir. Halkın bu konuda artık sabrı kalmadı. Azınlık ileri gelenlerimiz, lider ve kuruluşlarımızın başkanları, seçilmişlerimiz, siyasetçilerimiz bizlere örnek olsun, diyor halk. Onlar seçim dönemlerinde, “Dr. Sadık Ahmet” ve “29 Ocak Olayları”nı anma toplantılarında bizlere Azınlık mücâdelesiyle ilgili nutuk atıyorlar. Halk “Çocuklarınızı Yunan okullarına göndermeyin diyorlar, ama birçoğu kendi çocuklarını Yunan okullarına gönderiyorlar” şeklinde serzenişlerde bulunuyor.
Azınlık ileri gelenlerinin yüzde 90-95’inin çocuklarını Yunan okullarına gönderdiklerini radyoda bizzat Cemil Kabza itiraf etti. Demek ki ortada Azınlığın geleceği acışından vahim bir durumla karşı karşıyayız. Bu durum karşısında bir an önce gereken neyse yapılmalı ve gerekli tedbirler alınmalıdır. Yoksa içinde bulunduğumuz Azınlık gemisiyle birlikte toplum olarak batarız.
Azınlığın aydın geçinen, kendini kanaat önderi olarak lanse eden ve Azınlık siyasetinde söz sahibi olduğunu iddia ederek geleceğini şekillendirmeye çalışan insanlarımızı, Azınlık konularında daha duyarlı ve dikkatli davranmaya davet ediyoruz. Azınlığımıza daha güzel örnek olmaları noktasında kendilerini uyarıyoruz.
Çocuklarınızı Azınlık okullarına gönderin, diyerek Azınlığımıza öğüt veren, özellikle de bu işlerin başında olan, ama buna rağmen kendi çocuklarını çoğunluk okullarına gönderenleri halkımızın artık görmezden gelmeme noktasında kararlı olduğunu görüyorum. En azından ben gelmeyeceğim. Milletimin bu şekilde kandırılmasına ve istismar edilmesine göz yummam söz konusu olamaz. Bu durumlar karşısında susmak, en azından bu günaha ortak olmaktır.
Bu işte beni çileden çıkaran nedir biliyor musunuz? Sade halkımız, onurumuz için, Azınlık hakları için mücadele etme adına yönetimin uyguladığı baskılar ve yıldırma çabaları yüzünden onca zorluklara göğüs germeye çalışırken, bizim bazı uyanık kahraman Azınlıkçılarımız kendi çocuklarını sessiz sedasız çoğunluk okullarına göndererek bizleri uyutmaya çalışıyorlar. Sonra da pişkince karşımıza çıkıp Azınlıkçılık taslıyorlar. Olmaz arkadaşlar, olmaz. Böyle Azınlık davası olmaz. Azınlık mücadelesi bu şekilde yürümez…
Çocuklarını Yunan okullarına göndermeye ısrar edenlere ve ne yapalım Azınlık anaokulu olmadığı için Yunan anaokuluna göndermek zorunda kaldık, diyenlere söylüyorum:
Azınlık anaokulu olmadığı için çocuklarımızı Yunan okullarına göndermek, sadece ucuz bir bahanedir. Bu işin vahameti, farkında olmadan çocuklarımızı tehlikeli bir geleceğe teslim etmiş olduğumuz gerçeğini kavrayamama basiretsizliğimiz ve bilerek veya bilmeyerek idrak etmeme noktasındaki gafletimizdir.
Bilâl Budur’un bu hususla alâkalı güzel bir tespitini paylaşmak istiyorum. Diyor ki: Azınlık anaokulu olmadığı için çocukları Yunan anaokuluna göndermeyi savunmak yanlıştır. O zaman Atina’da cami yok diye Müslümanlar kiliseye mi gitsin?
Cevap vereyim: Bir yerde cami yok diye Müslümanlar dinlerinden vazgeçmezler. Buna benzer, okulları olmadığında da eğitimlerinden vazgeçmemeleri gerekmektedir. Cami yoksa, müsait bir yerde seccademizi serer namazımızı kılarız. Caminin olmaması Müslümanlığımızdan taviz vermemizi gerektirmez. Aynı şekilde, Azınlık anaokulu yoksa Azınlık çocuk kulüpleri açar çocuklarımızı oraya göndeririz. Önemli olan eğitimsiz kalmamaları ise, mevcut imkanlar dahilinde bir yer ayarlanır ve eğitim verilir. Üniversite kurmuyoruz ki…
Bu, bir mücâdeledir ve mücâdeleler bazen uzun sürer. Bizler devletin dayatmaları karşısında elimizden geldiği kadar direnmek zorundayız. Sabreder yılmazsak, sonunda zafer bizim olacakır.