Kavram karmaşaları: Medeniyet

Elbette ki İslam Medeniyeti, Çin Medeniyeti, Hint Medeniyeti çok büyük medeniyetlerdi ama acaba bu medeniyetler gerçekten de Medeniyet miydi?

Köşe Yazıları 8 Haziran 2021
Kavram karmaşaları: Medeniyet

Kavram kelimesinin sözlüklerde geçen ortak tanımı herhangi bir nesneye, olaya, duyguya verilen ortak anlamın adı, şeklindedir. Ancak kavram sıklıkla yanlış anlaşılmakta, çoğunlukla terim kelimesi yerine kullanılmaktadır. En basit şekliyle tanımlayacak olursak terim bir disipline özgü kelimelerdir. Her ikisinin karıştırılmasının sebeplerinden bir tanesi de muhtemelen aynı mantıkla başlayan cümlelerde çakışmalarıdır. 

Örneğin, sosyolojiye Durkheim’ın kazandırmış olduğu bir kavram olan ‘anomi’, sosyolojiye özgü bir şey olduğu için kimileri tarafından ‘terim’ başlığı altında kategorize edilebilir ve anomi ‘kavram’ diye tanıtılması durumunda ‘kavram’ın da ‘terim’le eşanlamlı olduğu düşünülebilir. 

Ancak her şeyden öte şunu bilmek gerekir ki, kavram adı üstünde kavranılan bir şeydir. Dolayısıyla kavramın hangi bağlamda ortaya çıktığı, kim tarafından ortaya çıkarıldığı ve kimlerin nasıl kavradığı da kavramın anlamı dahilindedir. Bütün bunlardan yola çıkarak, aylardır üzerinde kavram karmaşası yaşandığını düşündüğüm birtakım kavramlara rast geldim. Bu yazının ve bundan sonra gelecek yazı dizisinin temasını da kavram karmaşaları oluşturacaktır.

İlk kavramımız ‘Medeniyet

Medeniyet kelimesi yaygın kullanımı itibariyle ulaşılmak istenen güzel bir mertebe olarak karşımıza çıkar. Ne zaman bir insanda olumsuz bir davranış zuhur etse, ona hemen medeni olması gerektiği öğütlenir. Bütün iyiliklerin kaynağı olarak tanıtılır medeniyet

Medeniyet ikinci olarak yerleşik hayata geçmiş topluluklara atıfta bulunur. Yerleşik hayata geçmiş insanların medeni olması, yani yukarıda belirtildiği gibi sürekli iyi davranışlarla anılması da göçebeliğin nobranlığından kurtulmuş olmalarındandır. 

Medeniyet bir yandan bu tarz unsurları ihtiva etse de sadece bunlarla anılması eksik olacaktır. Her şeyden önce bilinmelidir ki medeniyet 18. yy’da ilk defa ortaya çıkmış bir kelimedir. Evet, medeniyet daha ince, nazik bir yaşam biçimidir ama bu medeniyet insanları bilimsel gerçekler doğrultusunda inceltmiştir. Besim Dellaloğlu’nun Poetik ve Politik isimli eserinde aktardığı gibi medeniyet insanları eğitme hatta tımar etme vazifesi güder. Medeniyet bu doğrultuda ilk başta Avrupa’yı oluşturduğu gibi sonrasında da Avrupalı olmayan toplulukları medenileştirme vazifesi gütmüştür.

Medeniyet, Avrupalıları tımar ettikten sonra Avrupalı olmayanları tımar etme misyonu kapsamında Tanzimat’tan sonra Osmanlı’da da benimsenmiştir. Bu sıralar medeniyetin hala tekil olarak kullanıldığı, yani dünyada medeniyetlerden değil medeniyetten bahsedildiği döneme tekabül ediyordu. Medeniyet de Avrupa’da çıkmış olduğu için aslında Osmanlı’nın medenileşme çabaları Avrupa’nın mertebesine ulaşma çabasından başka bir şey değildi.

Sonrasında, Fernand Braudel medeniyetin çoğul kullanılması gereken bir kavram olduğundan söz etti. Medeniyet yoktu, medeniyetler vardı. Daha açık olmak gerekirse, medeniyet Avrupalı değildi. Her medeniyet çeşitli tarih dönemlerinde kendini belli etmiştir. Bu önerme bir bakıma doğrudur. Medeniyet ilk defa Avrupa’nın ulaştığı bir seviye olamazdı. Ancak şöyle bir gerçek de var ki, ismi ilk defa 18. yy’da verilmiş bir olgunun 18. yy öncesindeki görünümlerinden bahsetmek manasız olacaktır. 

Elbette ki İslam Medeniyeti, Çin Medeniyeti, Hint Medeniyeti çok büyük medeniyetlerdi ama acaba bu medeniyetler gerçekten de Medeniyet miydi? Avrupa medeniyetinde medeniyet kavramının içini dolduran insanların eğitilmesi, tımar edilmesi gibi durumlar diğer medeniyetlerde de geçerli miydi? Tımar edilmenin lafı geçmişken bir konuya değinmesem olmaz. Tımar etmek bilindiği gibi ehlileştirilmiş hayvanlara yapılan bir uygulamadır. Bu durumda medeni insan da aslında ehlileştirilmiş insandır. Freud’un ifadesiyle, doğal halinden koparılıp trajik duruma düşürülmüştür medeni insan. Medeni insan böylelikle nezaket sahibi biri haline gelmiştir. Nezaket sahibi olmuştur ama bir o kadar da içtenliğini kaybetmiştir. Kamusal alanda gülümsemek önemli bir ödevdir, kendi evinde kime küfrettiğinin ise bir önemi yok. Mesela medeniyet kavramının Fransa’dan sonra kullanılan ikinci ülke olma şerefini elinde bulunduran İngiltere’de insanların arkasından konuşmanın herhangi bir sakıncası yoktur fakat herhangi birinin yüzüne karşı ‘doğruları’ söyleyemezsiniz. Bizim ‘medeniyet’imizde ise kişinin yüzüne de arkasından da kötü bir şey söyleme hakkınız yoktur. ‘Dost acı söyler’ ama dost acıyı tatlı söylemesini de bilir. Yine de ne olursa olsun arkadan konuşmaktansa yüzüne karşı söylemek yeğlenir. Bu da ‘medeniyetsiz’ tarafımız.

Tabii, içtenliğini kaybetmiş bir insan en basitinden dostunun arkasından konuşmakta herhangi bir beis görmeyeceği gibi İslam dininde bir kıyamet alameti olan yüksek binaları dikebilme uğruna yetim hakkı yemeyi de göze alacaktır. Ve belki burada Braudel’e hak vermek gerekecektir, tarihin her döneminde çeşitli medeniyetler olduğu konusunda. Yere göğe sığdıramadığımız İslam Medeniyeti’nin bile en gelişmiş dönemleri, yani medeni haliyle en övündüğümüz zamanları aynı zamanda en çok hak yenen zamanlarını oluşturur. 

Ancak biz yine de Braudel’e karşı çıkmayı tercih ediyoruz. Çünkü bütün bu özelliklerine rağmen medeniyete öykünmek ancak bir üstünlük kompleksinin ve hak yemeyi meşrulaştırma arzusunun ürünü olacaktır. “Tek dişi kalmış canavar” hak yiyerek güçlü hale geldiyse biz de canavara mı öykünelim?

Millet gazetesi logo
© 2024 Millet
KÜNYE
MİLLET MEDİA Kollektif Şirketi
Genel Yayın Yönetmeni: Cengiz ÖMER
Yayın Koordinatörü: Bilal BUDUR
Adres: Miaouli 7-9, Xanthi 67100, GREECE
Tel: +30 25410 77968
E-posta: info@milletgazetesi.gr
ΤΑΥΤΟΤΗΤΑ
MİLLET MEDİA O.E.
Υπεύθυνος - Διευθυντής: ΟΜΕΡ ΖΕΝΓΚΙΣ
Συντονιστής: ΜΠΟΥΝΤΟΥΡ ΜΠΙΛΑΛ
Διεύθυνση: ΜΙΑΟΥΛΗ 7-9, ΞΑΝΘΗ 67100
Τηλ: +30 25410 77968
Ηλ. Διεύθυνση: info@milletgazetesi.gr