Kurban Yardim 2024 Kurban Yardim 2024

Bugün Lozan Antlaşması'nın imzalanışının 100. yılı

24 Temmuz 1923 tarihinde kanlı bir savaşı sona erdirip barışı sağlayan antlaşmanın insanî yönüyle ilgili bir iki kelam etmek isterim.

Köşe Yazıları 24 Temmuz 2023
Bugün Lozan Antlaşması'nın imzalanışının 100. yılı

24 Temmuz 1923 tarihinde kanlı bir savaşı sona erdirip barışı sağlayan antlaşmanın siyasî ve ideolojik tartışmalarına girmeden insanî yönüyle ilgili bir iki kelam etmek isterim. 

Lozan Antlaşması, insanî boyutu bakımından sonuçları oldukça ağır olan bir antlaşmadır.  Nüfus mübadelesi süreci ve sonucunda yaşanılan insanlık trajedisi ile azınlıkların yüz yıllık acı hikâyesi tarihe, edebiyata konu olan, akademik çevrelerde enine boyuna tartışılan temel insanlık meseleleridir. 

Yüz yıl önce toplumun bu iki kesimi, kendilerine ve gelecek kuşakların hayatlarına doğrudan etki edecek iki devletin kararlarına riayet ederek hareket etmişlerdir. 

Ağır şartları ve sonuçları nedeniyle nüfus mübadelesi, birçok tarih ve edebiyat otoritesince zorunlu bir göç, bir çeşit sürgün olarak nitelendirilir. Yüz yıl önce, Ege’nin her iki yakasında, savaşlar nedeniyle dört bir tarafı yıkılmış Türkiye ile Yunanistan’a dalga dalga yığılan iki milyona yakın insanın göç serüveni büyük imkânsızlıklar ve acılar içinde gerçekleşir. 

Sonra onlar adına sıfırdan başlayacak yeni bir hayat; barınma, çalışma, sağlık ve eğitim hizmeti gibi hayata tutunma mücadelesi, eşi benzeri olmayan bir sabırla yürütülür. Günlük yaşamda karşılaşılan zorluklar, imkânsızlıklar nedeniyle birçok göçmen geri dönüş hayalleri kurmaya başlar. Oysa bunun sadece bir hayal olduğu anlaşılınca çeşitli zorluklar içindeki insanların gönüllerinde acısı hiç dinmeyecek bir memleket özlemi, bir sıla hasreti en yoğun biçimde kendini hissettirir. 

Yıllar geçtikçe özlemini çektikleri köyleri, kasabaları çocuklarına, torunlarına anlattıkları memleketleri, yavaş yavaş rengini atmaya başlayan resimler gibi sonraki kuşaklarda giderek etkisini kaybetmeye başlar; kimi zaman komşusunun radyosundan duydukları nostaljik melodilerle hayallerinde canlanan memleket sahneleri, kimi zaman memleketten limana yanaşan bir gemi, kimi zaman da bir yolculuk esnasında trenin penceresinden yemyeşil ovaya bakıp “dedemler bu topraklardan gelmişler” denilerek yıkılmış evler arasında aranan tanıdık izlerden başka bir şey değildi artık memleket…

Sonra hayatları kırılan, sıfırdan başladıkları, uyum sağlamaya çalıştıkları o toplum kesimleri için hayat yavaş yavaş yerli yerine oturmaya, yaralar büsbütün kapanmaya başlayacak.

Tabii bu, madalyonun sadece bir yüzü.

Bir de madalyonun diğer bir yüzü var ki insan buna ne diyeceğini bir türlü kestiremez. Kestiremez, çünkü onlar adına, yerlerinde kalmaları peşinen karar verilir. Onlara, mübadele dışında kalarak önceden sahip oldukları bütün haklarını kullanacaklarına dair güvenceler verilir, her iki ülkede bırakılacak iki ulusal azınlık olan Batı Trakya Türk Azınlığı ile İstanbul Rum Azınlığı adına protokoller imzalanır… Sonra karşılıklı olarak görkemli ziyaretler, birbirlerini öven konuşmalar… Dostluklar adına kaldırılan kadehler vs. 

Ne var ki geçen zaman sürecinde iki ülke arasında gerginleşen ilişkilerde seçilen en kolay hedef, çeşitli güvenceler verdikleri topraklarındaki ne yazık ki o azınlıklar olmuş, kendi iç kamuoyunu tatmin etmek için en çok o azınlıklar hedef gösterilmiş, en çok onlara bedel ödetilmiştir.

Bugün, Lozan Antlaşmasının 100. yılında, beri tarafta manzara çok acı! Yüz yıllık azınlık serüvenimiz, yüz yıllık acılarla dolu azınlık hikâyemiz her şeyi açık seçik gözler önüne serer. Görülüyor ki yüz yıl sonra bugün Lozan diye bir şey kalmamış, ne anlaşmaların öngördüğü azınlık eğitimi, ne adını kullanma hakkına sahip eğitim/kültür dernekleri, ne devletin dinî kurumlarını tanıması, ne de bizzat azınlığın kendi adını kullanması, kendi kurumlarını yönetmesi gibi antlaşmanın öngördüğü temel azınlık hakları… hiçbiri yok artık.

Lozan Antlaşmasının hukukunun ihlali karşısında, sesini yükseltip en çok konuşması gerekenler, bugün, ne yazık ki en çok susanlardır. Bu da azınlığımızın en büyük zaafı olsa gerek.

Lozan Antlaşmasının 100. yılında halen fütursuzca çiğnenmesi, kolay geçiştirilecek bir konu hiç değildir. Zira Lozan Antlaşması bizim için, ünlü İngiliz şair William Shakespeare’in deyişiyle olmak ya da olmamaktır, “to be or not to be”.

Millet gazetesi logo
© 2024 Millet
KÜNYE
MİLLET MEDİA Kollektif Şirketi
Genel Yayın Yönetmeni: Cengiz ÖMER
Yayın Koordinatörü: Bilal BUDUR
Adres: Miaouli 7-9, Xanthi 67100, GREECE
Tel: +30 25410 77968
E-posta: info@milletgazetesi.gr
ΤΑΥΤΟΤΗΤΑ
MİLLET MEDİA O.E.
Υπεύθυνος - Διευθυντής: ΟΜΕΡ ΖΕΝΓΚΙΣ
Συντονιστής: ΜΠΟΥΝΤΟΥΡ ΜΠΙΛΑΛ
Διεύθυνση: ΜΙΑΟΥΛΗ 7-9, ΞΑΝΘΗ 67100
Τηλ: +30 25410 77968
Ηλ. Διεύθυνση: info@milletgazetesi.gr