Hukuk ve İnsan Hakları Açısından Veda Hutbesinin Tahlili
İslam'ın siyaset teori ve pratiği hakkında uzman olan Harun Han Şirvani, "Arafat Hutbesi" başlığı altında Hz. Peygamber'in "Veda Hutbesi"ni şöyle değerlendiriyo
İslam'ın siyaset teori ve pratiği hakkında uzman olan Harun Han Şirvani, "Arafat Hutbesi" başlığı altında Hz. Peygamber'in "Veda Hutbesi"ni şöyle değerlendiriyor:
Hz. Muhammed bu hitabesinde bir takım sosyal reformlar telkin etmiştir. Fakirin zengin tarafından her türlü istismarı yasak edildi. Borç alınan paraya eklenen faiz kaldırıldı. Müslümanlara, hayat arkadaşları ve yardımcıları oldukları için hanımlarına iyi muamele etmeleri emredildi. Irk ve memleket farkları tamamen kaldırıldı. "Arabın, Arap olmayan üzerine; Arap olmayanın da Arap üzerine hiçbir üstünlüğü yoktur." Çünkü bütün insanlık aslında tek bir ırka mensuptur. Şirvani, Mevlana Şibli'nin eserinde Hz. Peygamberin Veda hutbesinin güzel bir açıklaması bulunduğunu ifade ederek şöyle söylemektedir:
Tarihi "Veda Haccı" münasebetiyle Peygamber (s.a.v.) Efendimizin irat buyurduğu hutbe beşeriyet tarihinin en büyük nutuklarından biridir. Bu hutbe hadis kitaplarının hepsinde mevcuttur. Hutbenin içeriği ait oldukları bölümlere göre hadis kitaplarının çeşitli fasıllarına dağılmış bulunmaktadır. Bununla beraber "siyer" üzerine kaleme alınmış kitaplarda bu nutuk toplu halde yazılmış bulunmaktadır. Şibli'nin Siretü'n Nebi’sinde II. Cildinde Haccü'l-Veda bahsinde güzel bir izahı vardır.
Bu hutbede diğer konular arasında şu hususlar da emredilmiş bulunmaktadır:
1-Herkesin can, mal ve namusu tecavüzden korunmuştur.
2-Kimsenin kimseye zarar vermeye hakkı yoktur.
3-Bütün Müslümanlar kardeştirler.
4-Faiz yasaktır.
5-Kan davaları ve adaleti şahsen yerine getirmek yasaktır.
6-Kadınlar, erkeklerin hayat arkadaşlarıdır, buna göre onlara iyi muamele edilecektir. Onların
da tıpkı erkekler gibi mal ve mülke şahsen tasarruf hakları olacaktır.
7-İnsanlar ırk ve renk farkı gözetilmeksizin birbirlerine eşittirler.
8-Kölelere, efendilerinin aile fertlerinden birisiymiş gibi muamele edilecektir.
9-Servetin bir elde birikmemesi için bütün varislere hisselerine isabet eden meşru haklan
verilecektir.
10-Bütün borçlar iade edilecek ve ariyet olarak ne alınmış ise iade edilecektir.
11-Kur'an Hz. Peygamber tarafından bırakılan en büyük mirastır.
12-Zina ve aile hayatına zarar verebilecek her şey yasaktır.
Hz. Peygamber Mekke'de iken kaç defa haccettiği bilinmemektedir. Ancak Medine'ye gittikten sonra bir hac yaptığı kesindir. Mevlana Şibli'nin bu konudaki ifadesi aynen şöyledir:
"Resul-i Ekrem'in, Medine'de bulunduğu zaman bir kere haccettiği üzerinde ittifaka varılmıştır."
Şirvani eserinde Hz. Peygamber'in Veda Hutbesi ile Hz. İsa'nın Dağ Vaazı'nı bir nevi mukayese ederek şöyle diyor: "Arafat dağında söylenen ve pratik fikirlerle dolu olan bu hutbe cemiyete bir ruh aşılamayı tasmim eder ve Matta İncil’inin V: IX fasıllarında Hz. İsa'ya affolunan ve bir dağ üzerinde söylenmiş olan hutbe ile tezat teşkil eder. O fasıllarda görülür ki, Hz. İsa'nın hutbeleri -içlerinden bazıları tatbik alanına zorlukla konulabilecek- ideale bağlı pek basit sözleri ihtiva eder."
Biz de Hz. İsa'nın "Dağ Vaazı" diye isimlendirilen bu konuşmalarından bir kısmını, burada okuyucularımızın bilgilerine sunmak suretiyle onların karşılaştırma sonucu varacakları karara yardımcı olmak istedik:
"Ve İsa kalabalıkları görüp, dağa çıktı ve oturunca, şakirtleri yanına geldiler ve ağzını açıp onlara öğreterek dedi:
Ne mutlu ruhta fakir olanlara; çünkü göklerin melekutu onlarındır. Ne mutlu yaslı olanlara; çünkü onlar teselli edilecekler. Ne mutlu halim olanlara; çünkü onlar yeri miras alacaklar. Ne mutlu salaha cıkıp susayanlara; çünkü onlar doyurulacaklar. Ne mutlu merhametli olanlara; çünkü onlara merhamet edilecek. Ne mutlu yüreği temiz olanlara; çünkü onlar Allah'ı görecekler. Ne mutlu sulh edicilere; çünkü onlar Allah oğulları çağrılacaklar. Ne mutlu salah uğrunda eza çekmiş olanlara; çünkü göklerin melekûtu onlarındır.... Sanmayın ki, ben şeriatı yahut peygamberleri yıkmağa geldim; ben yıkmağa değil, fakat tamam etmeğe geldim."
Hz. Muhammed'in Müslümanlar Ensar ve Muhacir kardeşliği ile birleştirmesi, Medine'de yaşayan tüm insanları da Medine sözleşmesi ile bir araya getirmesi, insan hakları bakımından, çok büyük değere sahip bir uygulamadır. Hayreddin Karaman bu konuda şunları söylemektedir:
Resulüllah (s.a.) Arabistan'ı, bu memleket tarihinde işitilmemiş bir şey olarak, bir hâkimiyet, bir kanun altında birleştirmişti.
Bu siyasi mucize, yılı Mart'ının yedinci günü Veda Hutbesi'nde hazır bulunan on binlerce insanın tam bir düşünce ve hareket birliğiyle realite olmuştu.
Hz. Peygamber'in verdiği bu hutbede fakirin zengin tarafından istismar edilmesi yasaklandı. Faiz kaldırıldı; kadınlara iyi muamele emredildi, ırk ve memleket farkları tamamen kaldırıldı; "Ne Arabın Arap olmayana, ne de başka milletlerin Arap üzerine bir üstünlüğü vardır." O zamanlarda kölelik, toplumda ekonomik bir zaruret konusu iken köleliğin kaldırılmasından bahsetmek mümkün olamazdı. Bununla beraber köleyi aile efradından birisi gibi utmak, yeme ve giymede kendilerine eşit kılmak koruyucularına emredildi.
Hz. Muhammed tüm hayatı boyunca hukuk ve hükümlerde insanların nasıl eşit olduğunu ve olacağını çeşitli hadise ve olaylarla ümmetine anlatıp öğretti. Bu olayların hiç şüphesiz en sonu Veda' Hutbesi idi.
Bu mesaj o gün orada hazır bulunan insan kütlelerine mahsus değildi; bilakis bütün dünyaya duyurulacak açık bir davetti.
Büyük Lider, orada bulunanlardan ilan ettiği prensipleri kabul ve tebliğ edeceklerine dair söz aldı ve üç ay sonra da irtihal buyurdu.