İsimsiz yazı
Yazıyorum, çünkü yazmaya karşı bir rüyam var, çünkü kendimi zorunlu hissetmeksizin, hikâyeler anlatmayı ve dünya bilmecesinin çözümüne katkıda bulunmayı seviyor

Yazıyorum, çünkü yazmaya karşı bir rüyam var, çünkü kendimi zorunlu hissetmeksizin, hikâyeler anlatmayı ve dünya bilmecesinin çözümüne katkıda bulunmayı seviyorum.
Bana öyle geliyor ki, içinde yaşadığımız dünya; bir bilgi bunalımına değil, bilginin gerçekleşmesinin bunalımına girmiştir. Bugün insan, düşündüğümüzden daha az tanıdığı bir dünyada yaşıyor. İnsan, dünya görüşünü kaybedip, zulüm görüşlerinin esiri olmuştur.
İnsan ne oynanıldığını anlayamıyor ve söylenenler ona yabancı, yeryüzü ona yabancı.
Benin telaşım yalnızca bana ait değil, benim gibi düşünen binlere ait. Söyleyeceklerim çok; her şeyi yazmak istiyorum.
Başka bir hayatla hayatımızı birleştireceğiz. On iki ayın birisinde biriyle karşılaştıracak kader bizi; iki hayat birbiriyle karşılaşacaklar; onun başka tanımları var, senin başka tanımların var. Nasıl ortak noktayı bulacağız?
Standart bir hayat tanımı iki taraf da bilmiyor. Olmuyor; olmadı, olmadığını gördük, böyle giderse olmayacak...
Ne yapacağız? Erdem nedir? Mutluluk nedir? İnsan olmak nasıl bir şey...
Bizim elimizde mi, kaderin elinde mi, ya da Allah vergisi mi, yahut biz kendimiz mi şekillendiriyoruz hayatımızı?
Bak! Yine kafamda harmanlanmış cevapsız sorular...
Sevdiğimiz iyi çıkarsa, mutlu olur muyuz? Kötü çıkarsa mutsuz mu oluruz veya büyük düşünür Sokrates'in dediği gibi filozof mu oluruz? Huzur, sevdiğimiz insanın iyi çıkmasına mı bağlı?
Uzun zamandır; özellikli, omurgalı, ciğer sahibi, dalyan yürekli delikanlı görmeyi özledik; hedefine doğru koşan, yalnızca kalbinin sesini dinleyen adama hasret kaldık.
Büyük düşünen, üç beş kuruşluk işlerle uğraşmayan, aktif iyi genç nerede?
Ayakta durmak istiyorum. Köpeklerin hayatı gibi bir hayat tarzı değil, insanların karakterine uygun bir tarzdan yanayım...