Azınlık öğrencisi için en ideal okul neresidir?
Azınlık hakları uluslararası sözleşmeyle garanti altına alınmış ve bu hakların içerisinde eğitim haklarının da olduğu bir azınlık öğrencisi için “En uygun okul

Azınlık hakları uluslararası sözleşmeyle garanti altına alınmış ve bu hakların içerisinde eğitim haklarının da olduğu bir azınlık öğrencisi için “En uygun okul hangi okuldur” diye sorulduğunda totolojik bir cevap olsa da hiç uzatmadan “Azınlık okuludur” cevabını vermek durumundayız. Doğruluğuna kesin gözüyle baktığımız bu cevabı verirken bir yandan da bu okulun yeterli olmadığını, neden yeterli olmadığını, ayrıca yeterli olduğu kadarıyla da neden bu cevabı savunduğumuzu bütün yönleriyle açıklamaya calışacağız.
Eğitimin Başı: Aile
Öncelikle yeterli olmamasına sebep olarak eğitimin ailede başladığını söylemek durumundayız. Eğitim, yani insanın şekillenmesi, hal ve davranışlarının belli bir kalıba girmesi ailede başlar. Hatta gelişim psikologlarının çoğunun dile getirdiği üzere insanın kişiliği 3 yaşına kadar şekillenir. Yani insanın 50 yaşında sahip olduğu tutumun kaynağını 3 yaşına kadar geriye götürmek mümkündür. Bir başka deyişle çocuk 3 yaşında sigara içmenin kötü bir şey olduğunu öğrenirse, hayatı boyunca sigara içmeyecektir.
Demek ki çocuğun ileride nasıl bir insan olacağı ailenin ahlak, örf, tutum ve eğitim gibi unsurlarına bağlıdır. Peki ailesinin bu unsurlardan yoksun olduğu çocuklar için herhangi bir umut yok mudur? Çevremizdeki gözlemlere göre bu tür çocukların çoğu ne yazık ki ileride ümitsiz vaka olarak hayatlarına devam etmektedirler. Ancak azınlıkta da olsa bir kesimin ayrışabildiğini görmek mümkün. Peki bunlar Allah’tan ilham geldi diye mi ayrıştı? Elbette ki hayır. Şüphesiz bu çocukların aileleri olmasa da örnek aldıkları veyahut kişiliklerini edindikleri başka insanlar veya başka faktörler mevcut. Öyleyse kardeşlerimizin, kuzenlerimizin, yeğenlerimizin veyahut başka akrabalarımız olan çocukların böyle bir tehlikeyle karşı karşıya kaldıklarını gördüğümüzde onlara örnek olmak en mühim vazifelerimizden olacaktır.
Bir Kültür Aktarım Aracı Olarak Kur’an Kursları
Azınlık okulları dışındaki bir başka eğitim tercihimiz de Kur’an kursları olmalıdır. Fakat burada Kur’an kursu derken Kur’an okumayı öğrenme kursunun kastedilmediği zannediyorum ki herkes tarafından anlaşılmıştır. Kur’an kursu ifadesinin bütünlüklü bir şekilde anlaşılıp, Kur’an neyi ihtiva ediyorsa onları öğrenme kursunun olduğu şeklinde anlaşılmalı, Kur’an kursu hocaları da vazifelerini yerine getirirken bunu dikkate alarak yerine getirmeleri icap olacaktır.
Ne acı ki, ilkokuldan mezun olan öğrencilerimizin çoğunun artık Kur’an’dan kurtulmuşçasına Kur’an’ı bir daha ellerine almamaları Kur’an kursu hocalarının vazifelerini eksik yerine getirdiklerinin acı bir gerçeğidir. Müftülüklerimizin nasıl akıllarına gelmediğine hayret etsem de bu konuda, bölgenin çocuklarını yakından tanıyan uzmanlar eşliğinde bir müfredat hazırlanmasını tavsiye etmekteyim. Aksi halde öğrencinin kafasını bütün gün sallayarak Kur’an okuması, abdest dualarını ezberlemesinin öğretildiği kursun adını papağan kursu olarak değiştirmek zorunda kalacağız.
Sadece bunların yapılmadığını tabi ki biliyorum. Örneğin, Hz. Muhammed’in hayatı okutuluyor, güzel ahlakından örnekler veriliyor, nitekim bunlar olması gereken şeyler ama bunun eksiksiz bir şekilde olması için Hz. Muhammed’in sergilediği davranışların neden doğru davranış olduğunu da düşünebilmesi gerekir. Gerektiğinde okutulan kitabın yanlışlarını bulabilmeye cesaret etmeli. Evet, bunu bir ilkokul öğrencisi yapabilmeli, çünkü bu kitapların ilkokul öğrencisinin farkedebilecek seviyede yanlışları var.
Kur’an kursu mevzusunu bitirirken öğretim metodları konusunda hala bağırıp çağırmayı öğretim metodu zanneden ve bu cümleyi okuduktan sonra kibirlenip, “Sen kim oluyorsun ki bana öğretmenliği öğretiyorsun” diyecek olan hocalarla ilgili iki çift laf söylemek istiyorum. Bu hocalar muhtemeldir ki, çocukluklarında az önce bahsettiğim aile içi ve Kur’an kursu eğitiminde eksiklik yaşamışlardır ki bir çocuğa nasıl yaklaşılması gerektiğini öğrenememişlerdir.
Azınlık Okulları İşin Neresinde?
Resmi eğitime geldiğimiz zaman ilk başta da belirttiğim gibi tek ve yegane önerim azınlık okulu olacaktır, peki neden? Azınlık okulu adı üstünde azınlık için verilmiş bir hak olup, azınlık öğrencilerinin önemli haklarından biridir. Azınlık eğitimi gibi bir hak verildiyse, anlaşılmalıdır ki azınlık insanının azınlık okulu dışında bir okulda okumasında bazı sakıncalar mevcuttur. Şöyle ki, azınlık olmak en kısa ifadeyle farklı olmaktır. Farklı olan insanın da farklılıklarını üzerinde taşıyarak bir ortama girmesi onun bir kimlik buhranı yaşamasına sebep olacaktır.
İnsan o kimlik buhranını yaşarken elbette ki bunun böyle devam etmesini istemeyecek, böylece olası iki çeşit tepki ortaya koyacaktır. İlki, uyum olan tepkinin gerçekleşebilmesi için taşıdığı birtakım farklılıkları kenarda bırakması yani kimliksizleşmesi gerekecektir. İkincisi ise çatışma olan (Burada çatışmayla kesinlikle bir kavga ortamı kastedilmeyip yalıtılma gibi durumlara dikkat çekilmektedir) tepkinin gerçekleşmesi ise öğrencinin kimliğine bağlı kalma konusunda direnç gösterdiği ancak buna rağmen karşıdan bazı sinyaller almaya devam ettiği durumlarda olur. Akdeniz bölgesinin çokkültürlü eğitime elverişsiz olmasından da olsa gerek bu bölgedeki devletlerin eğitim kurumları tekkültürlü eğitim vermekte, işte bu nedenle de azınlıklara uluslararası antlaşmalarla azınlık eğitimi hakları verilmektedir.
Ancak aileler yine de “Çocuğum yeteri kadar Yunanca öğrenemeyecek”, “Gereken eğitimi alamayacak” gibi kaygılar içerisine girmektedir. Şunu söylemem gerekir ki, çocuğun Yunanca’yı iyi derecede öğrenmesi okuduğu okula bağlı değildir. Mesela azınlık okulu dışında bir okulda Yunanca’yı az önce bahsettiğimiz ‘uyum’ davranışını sergilediği ölçüde iyi öğrenecektir ama bu sefer de kendi kimliğini bir kenara bırakacaktır. Tam tersi çatışma halinde olan bir öğrenci, arkadaşlarıyla iletişim haline giremeyeceğinden dolayı istediği kadar Yunanca ders görsün Yunanca’yı asla iyi öğrenemeyecektir. Öyleyse önemli olan öğrencinin günlük hayatında Yunanca’yı ne kadar iyi kullandığıdır.
Bir diğer kaygı olan yeterli eğitimi alamama kaygısına gelince, emin olun ki çocuğunuzun ileride iyi yerlere gelmesi lisede alacağı eğitimle değil hayatı boyunca yazıda bahsettiğim aile ve Kur’an kursu gibi kurumlarda alacağı eğitimle belirlenecektir. Ve bir şey daha eklemem gerekirse, İskeçe Muzaffer Salihoğlu Azınlık Lisesi’nden mezun olup çok iyi yerlere gelmiş nice bilim adamları, hatta NASA’da çalışan azınlık insanımız bile mevcut.
Önemli bulduğum bir konu daha da çocukları Türkiye’ye İmam-Hatip okullarına yollama düşüncesi üzerinedir. Ailenin kararıyla çocuk tabi ki İmam-Hatip okulunda okuyabilir, ancak günümüz şartları dikkate alındığı takdirde bunun en azından ortaokulu Yunanistan’da okuduktan sonra gerçekleşmesi gerektiği taraftarıyım. Zira henüz ilkokulu bitirmiş bir öğrenci ülkeyi terkettikten sonra kendi ülkesiyle ilgili yaşananları iyi anlayamıyor, hatta Yunanca’yı bile konuşamıyor. Sakın 10 sene öncesiyle kıyaslama hatasına düşmeyin, çünkü bugün 12 yaşında ülkeden ayrılan çocuk geri döndüğünde hem ülkeyi tanıyamadığı için, hem de dili bilmediği için bir yandan kendi ülkesine yabancılaşmakta ve ülkeyi tanıyamaz hale gelmekte, öbür yandan da okuduğu ülkenin imkanları daha fazla olduğundan kendi ülkesinden kopması daha kolay olmakta ve ülkesine asla bir faydası dokunmamaktadır.
Sonuç olarak, eğitim ailede başlayıp ömür boyu süren bir süreçtir. Ancak, ailede kötü eğitim alma tehlikesine karşın çocukların yakınları çocuklara kesinlikle iyi örnek, rol model olmak zorundadır. 3 yaşına kadar edinilen kişiliğin körelmemesi için bunun Kur’an kursu eğitimiyle desteklenmesi ve geliştirilmesi gerekir. Kur’an kursu eğitimi de salt Kur’an okumayı öğreten değil, Kur’an’ın emirlerini öğreten ve bu emirlerin neden doğru emir olduğu yönünde düşünmeyi öğreten bir eğitim modeli olmalıdır. Azınlık okullarına geldiğimiz zaman ise her ne kadar Balkan coğrafyasında bir öğrencinin ilkokuldan liseye kadar patlama yapma imkanı olmasa da, önceden aldığı altyapıyla bu kapasitesini ileriye devam ettireceğini bilmeli ve bunu devam ettirmek için de azınlık okullarının elzem olduğu bilinmelidir.