Başörtüsü yasağı ve Batı Trakya üzerine bir inceleme
Türkiye’de uzun yıllar kamusal alanda yürürlükte olan başörtüsü yasağının peyderpey kaldırılması gidişatı pek farkedilmese de Batı Trakya toplumunu da etkilemiş

Türkiye’de uzun yıllar kamusal alanda yürürlükte olan başörtüsü yasağının peyderpey kaldırılması gidişatı pek farkedilmese de Batı Trakya toplumunu da etkilemiştir. İskeçe Muzaffer Salihoğlu Özel Azınlık Ortaokulu ve Lisesi’nden vereceğim örneklerle konu daha iyi kavranacaktır.
İskeçe’deki Azınlık Lisesi’nde birçoğumuzun hatırlayacağı üzere uzun yıllar Türkiye’dekine benzer bir şekilde başörtüsüne izin verilmiyordu. Muhafazakar aileler çocuklarını hem azınlık lisesine göndermek, hem de başörtüsüyle okutmak istiyordu. Girdikleri bu büyük ikilemde aileler genellikle orta yol bularak, kızları normal şartlar altında başörtüsü takmalarına rağmen okul içerisinde takmamalarına müsamaha gösteriyordu.
Tabi bu dönemde ciddi anlamda bir hak talebi gözlemlenmedi. Bazen en katı muhafazakar ailelerin bile kızlarının açılmasına göz yumduğu görüldü, bazense yine aynı şekilde en katı muhafazakar ailelerin sırf bu sebeplerden dolayı kızlarını okutmadığı görüldü ama hiçbir zaman gündem oluşturacak derecede bir tepki olmadı. Azınlık okullarına karşı olanlar içinse adeta gün doğmuştu, çünkü köylerde azınlık öğrencileri için açılan ama Yunanca eğitim veren liselerde başörtüsü yasağı yoktu. Bu şekilde azınlık okullarına gidenler üzerinde kafir algısı yaratılıp, öğrenciler bu okullara yönlendiriliyordu.
Bu yasak bu şekilde uzun yıllar devam etti, ta ki 2009 yılına kadar. Türkiye’de Yükseköğretim’de başörtüsü yasağının kalktığı dönemde birkaç yıl sonra, benim de okula giriş yaptığım sene olan 2009 senesinde başörtüsü yasağı kalktı. Peki ne oldu da, bu yasak birden bire kalktı?
--- -- ---
Sıradaki bölümde bu olguyu analiz ederken yararlanacağım teorileri anlatacağım. Bu konuda özel merağı bulunmayan bölümü atlayabilir.
Yararlandığım Teoriler
Sosyal bir olgunun izahında genellikle makro, yani yapının veya sistemin bireyler üzerindeki etkisini ve belirleyiciliğini açıklayan teoriler veya mikro, yani olguları birey odaklı, bireyin dünyayı nasıl anlamladırdığı yönünden açıklayan teoriler kullanılır.
Az önce de izah edildiği gibi yapı olarak düşünebileceğimiz ‘yasak’ vardı, fakat yasak bireylerin daha sonra buna neden karşı geldiğinin anlaşımasında makro analiz yetersiz kalmaktadır. Mikro açıdan düşünüldüğünde ise direkt olarak olgunun kendisinde buluyoruz kendimizi. Evet, birey yapıya karşıkoydu ama daha önce neden koymadı? İşte bu sorunun cevaplandırılmasında da mikro teoriler yetersiz kalmaktadır.
O halde Robert K. Merton’la başladığı varsayılan Giddens, Bourdieu gibi isimlerle iyice geliştirilmiş olan Mezzo, yani orta boy teorilere başvurmak icap edecektir. Bu perspektife göre hem özne yapıyı, hem de yapı özneyi belirlemektedir.
Başörtüsü Yasağı Neden Kalktı?
Demin de bahsettiğimiz gibi en katı muhafazakar olanlar bile bu olaya karşı kaydadeğer bir tepki göstermedi. Fakat 2009 yılında bir öğrenci yasağa rağmen ilk derse başörtülü bir şekilde girmiş, birkaç günlük mücadeleden sonra artık herkesin başörtülü bir şekilde okuması yolunda önü açılmıştı. Uzun yıllar herhangi bir girişim olmamasına rağmen bu olayın 2009’da patlak vermesi Türkiye’deki başörtüsü yasağının kalkmasıyla açıklanabilir. Nasıl mı?
Hiç şüphesiz Türkiye’de artık kızların başörtüsü takarak üniversiteye gidebileceğini duymak, kızlarını Batı Trakya’da okutan ailelerde de büyük bir iştah yarattı ve 2009’da olmasa da 2010, 2011 ya da 2012’de belki de yasak içerisinde pekişen iştahın artmasıyla daha büyük çaplı bir sosyal hareketle başörtüsüyle okumanın önü açılacaktı.
Ve tabi ki de yasağa daha fazla ısrar edilmemesinin bir sebebi de Türkiye’de yaşanan “Demek ki oluyormuş” mantığının zihinlere yerleşmesidir.
Yasak Kalktıktan Sonra Ne oldu?
İncelememizin temel konusu olan “Batı Trakya Nasıl Dönüştü?” sorusuna gelirsek yasağın kalkmasının ardından, belki de günümüze kadar süregelmiş ve henüz bitmemiş bir süreçten bahsetmek gerekecektir. Bu sürecin günümüze kadar gelmiş olan 3 basamağından bahsetmek mümkündür.
I
Öyle ki, Batı Trakya’da tesettür uzun yıllar köylerde ferace ve yaşmak, kentte ise pardüse ve eşarp şeklinde algılandı. Uzun yıllar açık bir şekilde eğitimlerini sürdüren gençler feraceyle veya pardüseyle okula gitmeye hazır değildi. Bu yüzden ilk yıllarda tesettürün değişik tarzlarına rastlamak mümkündü.
Şehirlerden gelen öğrenciler başını gerektiği gibi örtmesine rağmen, kısa kol giyme gibi alışkanlıklarından vazgeçemiyordu. Köylerden gelenler ise çember olarak adlandırılan başörtüsünde köyde genç kızların taktığı şekliyle boyun açıkta kalacak şekilde okula geliyordu.
Kızların pardüseyle okula gitmeye hazır olmadığını söylemiştik. Fakat şehir dışına ise hiçbir tesettür unsuruyla gitmeye hazır değildi. Buna aileler “Henüz genç, ileride nasıl olsa doğru düzgün kapanır” düşüncesiyle müsamaha göstererek, şehir dışına yapılan okul gezilerine normalde tesettürlü olmalarına rağmen başları açık gitmelerine izin veriyordu.
II
Türkiye’de kamusal alanda yer bulamayan tesettürlü kadınlar herhangi bir moda tasarlama işine girmeye de gerek duymuyordu. Ne zaman ki, kamusal alana dahil oldular, artık tesettür de modaya dahil oldu. Artık bu konuda güzel ve şık tasarımla karşılaşan kızlar, eskisinden daha örtülü bir şekilde okula gitmekte bir sakınca duymuyordu ama yine de kendi alanlarının dışına çıktıklarında tesettürü yanlarına götürmüyorlardı.
III
Günümüzde ise vücudu gerektiği gibi örtecek şekilde giysiler tasarlanmaya başlandı. Dahası tesettür artık gerçekten normalleşti ve bu durum yine Batı Trakya’ya da yansımış oldu. Artık şehir dışına da tesettürlü bir şekilde gidilebiliyor, yurtdışına yapılan gezilere de gidilmesine rağmen, burada yine caymalar gözlemlenebiliyor.
--- -- ---
Bundan sonraki aşamalarda bu durum doğrusal bir yönde mi ilerleyecek, yoksa tersine mi dönecek tahmin etmek zor. Ancak bu konuda belirleyici unsurun, insanların kültürel gelişiminde yattığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Zira tesettür emrinin sadece uygulanabilecek mekanlarda uygulanması, bu uygulamanın bilinçsi bir uygulama olduğunu göstermektedir.
Sonuçlar
Yaşanan olguyu 2009 öncesi ve 2009 sonrası diye ayıracak olursak insanların her iki dönemde de bambaşka tavırlar sergilediklerini görmek mümkün olacaktır. 2009 öncesinde tesettür yasağının gerçekleşebileceğine asla inanmayan sindirilmiş insanlar varken. 2009 sonrasında açık kapı gördükleri için bu kapıdan içeri girse de fazla ilerlemeyen, yine de garantide durmaya çalışan insanlar görülmeye başlandı. Yıllar geçtikçe bu güvenlik ihtiyacı ortadan kalktı ve insanlar ihtiyaç duydukları ortamı kendileri yaratmış oldu. Bundan sonra nelerin yaşanacağı ise insanların bu ortamı ne kadar genişletecekleri, daha açıklayıcı olmak gerekirse genişletmeye ne kadar meyilli olduklarıyla anlaşılabilecektir.
Atlanmaması gereken bir diğer nokta da Batı Trakya’da Türkiye’deki gibi bir sağ-sol kavgası yaşanmadığı için Batı Trakya’da açık olan kızlarla, kapalı olan kızlar arasında zihinsel veya fiziksel bir çatışma gözlemlenmedi. Bu da, sosyal sermayenin Türkiye’dekinden daha hızlı bir şekilde güçlenmesine sebep olmuştur.