Batı Trakya’da Dört Dil Bilen Cahiller
Normal şartlar altında, neredeyse dünyanın her yerinde yabancı dil bilmek insana üstünlük kazandırır. Ancak, polilinguist toplumlardan olan Batı Trakya Türk Top
Normal şartlar altında, neredeyse dünyanın her yerinde yabancı dil bilmek insana üstünlük kazandırır. Ancak, polilinguist toplumlardan olan Batı Trakya Türk Toplumu için bu durum söz konusu değildir. Burada suçu devlete atacak değilim. Daha doğrusu devletin sağladığı imkanlara atacak değilim. Tam olarak ne demek istediğimi yazımın geri kalan bölümlerinde anlayacaksınız.
Polilinguist Batı Trakya Türkü ilk konuşmaya başladığı andan itibaren birçok dilden sözcükler aklının bir köşesine yerleşir. Öncelikle Türkçe öğrenir, eğer Pomak Türkü ise Pomakça ile birlikte Türkçe’yi öğrenir, daha sonra bulunduğu çevreye bağlı olarak çevresinden veya okula ilk adım attığı andan itibaren Yunanca’yı da öğrenir, bunun ardından Gümülcine ve Dedeağaç’ta aynı mı bilmiyorum ama İskeçe’de bir kültür haline gelen İngilizce kurslarına da başlanarak liseyi en az 3 dil bilerek bitirilir, çoğu kişi de Pomakça’yla birlikte 4 dil bilir. Peki bu nasıl oluyor da dezavantaja dönüşüyor?
Batı Trakya dışında yaşayıp da bu yazıyı okuyanlar eminim ki Batı Trakya’nın entelektüel bir çevre olduğunu düşünmüşlerdir. Yüzelli sene önce Diyarbakır’da Türkçe ve Kürtçe’nin yanısıra Arapça, Ermenice, Süryanice ve İbranice de konuşulmaktaydı, bu da Diyarbakır’ı oldukça entelektüel bir çevre haline getirmekteydi. Nitekim Türk tarihinin büyük fikir adamlarından olan Ziya Gökalp de Diyarbakır’lıdır. Ne var ki, Batı Trakya ile ilgili böylesine övgü dolu sözler sarfedemeyeceğim.
Batı Trakya ile Diyarbakır’ı birbirinden ayıran fark neydi? Bunun cevabını öğrenebilmek için ‘entelektüel’ kelimesinin anlamına bakmak lazım. Bu kelimenin Wikipedia’ya göre sözlük anlamı, “zekâsını ve analitik düşünme yetisini mesleği gereği ya da şahsî amaçlarına erişmekte kullanan kişi.”dir. Maamafih Batı Trakya’da bireyin analitik düşünme yetisini geliştirmeye yönelik herhangi bir eğitim verilmemektedir. Bunun için ayrı bir dersin olması gerekmez. Ancak, öğrencinin bir konu hakkındaki görüşlerini belirtmesi edebiyat dersleriyle sınırlı kalmamalıdır. Abartarak söylüyorum, fen bilimlerinde bile öğrencinin yorumuna başvurulmalıdır. Fen bilimlerinin felsefe sayesinde ortaya çıktığını unutmamak gerekir.
Entelektüellikle ilgili temel bilgiler kafamızda oluştuğuna göre sorumuzun cevabına bir adım daha yaklaştık demektir. İşte bu şekilde insanın analitik düşünme yetisi olmayınca diller arasındaki benzerlik ve farklılıkların farkına varılamıyor. Latin dillerinde yüklemin ortada Türkçe’de ise sonda olduğunu bilmiyoruz. Türkçe’yi Yunanca gibi konuşuyor, İngilizce öğrenirken de Yunanca ve Türkçe düşünerek cümleler kuruyoruz, böylece konuştuğumuz hiçbir dilde özgünlük kalmıyor. “Ben gidiyorum okula” yerine “Ben okula gidiyorum” diyemiyoruz.
Yanlış anlaşılmasın, şive ve ağız farklılıklarından bahsetmiyorum, bunlar normal şeylerdir. Benim asıl vurgulamak istediğim husus, bir dil öğrenme sürecinde eleştirel düşünmenin yeri ve önemidir. Eleştirel düşünceye sahip olmayınca ana dili olmayan bir toplum haline geliyoruz, çünkü bir insan ana dilini düzgün bir şekilde konuşur ama biz konuştuğumuz hiçbir dili düzgün konuşamıyoruz.
Belki bu saydığım 4 dil dışında daha fazlasını öğrenenler de olabilir. Örnekleri çoğaltarak, ilahiyat mezunu Arapça bilir, daha sonra gurbete çalışmaya giderse Almanca, İspanyolca, Hollandaca da öğrenir ama bunları hiçbir zaman doğru konuşamaz. Farkettiyseniz Yunanistan’da Yunanca konuşurken ana dilimiz olmadığı Yunanlar tarafından farkedilir, Türkiye’ye gittiğimiz zaman yine aynı şekilde Türkçe konuşurken farklılık sezerler. Peki biz en iyi bilmemiz gereken iki dili konuşurken karşımızdakine farklılık sezdiriyorsak üçüncü, dördüncü hatta beşinci dili bilsek ne olur, bilmesek ne olur. Bunları bilsek de ne mesleki alanda, ne de akademik alanda hiçbir işimize yaramaz, çünkü bu alanlar dillerin orijinal halleriyle konuşmasını gerektirir.
Entelektüelliğin zirvede olduğu zamanlarda Diyarbakır Ziya Gökalp, Ahmet Arif, Cahit Sıtkı Tarancı gibi isimleri yetiştirmiştir. Ancak Batı Trakya’da bu bir türlü başarılamamıştır. Şu yazıyı okuduktan sonra herkes konuştuğu diller arasındaki farklılıkları araştırsın. Hiçkimse “Benim zamanım yok” demesin. Araştırmaktan kastım düşünmektir ve her insanın düşünmeye vakti vardır. İngilizce’deki “I go to school” cümlesiyle, Türkçe’de bu cümlenin karşılığı olan “Ben okula gidiyorum” cümlesini karşılaştırın. İngilizce’de özneden sonra yüklem gelirken, Türkçe’de tümleç geldiğini görün. Ingilizce’de fiil sadeyken Türkçe’de ek aldığını da görün. Buna benzer bildiğiniz bütün diller arasında karşılaştıma yapmaya çalışın ve eleştirel zekânızın geliştiğini göreceksiniz. Son olarak, büyük adamların eleştirel ve analitik düşünme yetisi sayesinde bir yerlere geldiğinin bilincinde olmamız gerektiğini unutmamak gerekir.