Özgürleşmek, medenileşmek midir?
Medeniyet nedir? Günümüzde yerleşik hayata geçmiş insanın medenileştiğinden bahsedilir, başka bir tabirle uygarlaşmıştır çünkü. Bunun yanında erdem, ahlak gibi

Medeniyet nedir?
Günümüzde yerleşik hayata geçmiş insanın medenileştiğinden bahsedilir, başka bir tabirle uygarlaşmıştır çünkü. Bunun yanında erdem, ahlak gibi konuların kapsadığı bir şekilde kullanılınca medeniyet, yerleşik hayata geçmekten ziyade insanlara bireysel hak ve özgürlükleri sunmayı da gerektirir. Bireysel hak ve özgürlükler derken de bireyin her anlamda özgür olması, istediğini yapabilmesi, kısaca ona kimsenin karışmaması akıllara gelir.
Medeni olmak nedir?
Peki medenileşmek gerçekten bu mudur? Norbert Elias’ın incelediği şekliyle medeniyet insanın kendisine sınırlar koymasıyla oluşur. Ortaçağ’dan sonra Avrupa’da insanların çatal-bıçak kullanması konusunda Norbert Elias, her ne kadar bununla alakalı metinler yazılmış olsa da insanların tek başlarınayken eski usüllere göre yemek yemeyi sürdürdüklerini söylüyor.
Aslında medeni olmak baskı altında olmaktır diyebiliriz. Peki gerçekten öyle mi? İnsanlar medenileşmeden önce tamamen özgürdüler, istisnai durumlar olsa da örtünme çok azdı, isteyen istediğine istediğini söylüyordu. Sonra insan uygarlaştı, şehirler kurdu ve düzen sağlamak için kurallar koydu, adına da medenileşme dedi.
Medeniyet, kültürlerin en üst seviyeye ulaşması durumudur. Kültür ise insanı hayvandan ayıran özelliktir. Dolayısıyla insan ne kadar kültürlüyse o kadar hayvandan uzaktır. Bu durumda fiziksel veya psikolojik şiddet hayvanlıktır, bencillik hayvanlıktır, çok yemek yemek hayvanlıktır, yellenmek ve geğirmek hayvanlıktır vs.
Freud’a göre medenileşmek
Karar alma sürecini üç model altında incelediğini bildiğimiz Sigmund Freud da medeniyet konusunda çeşitli görüşler belirtmektedir ama öncelikle Freud’un teorisine bir bakalım. Freud’a göre insan bilinci id, ego ve süperego olmak üzere üç aşamadan oluşur. İnsan ego, yani akılla karar verir veya biz öyle zannederiz. Freud’a göre insan kararı aklıyla almaz, bilinçdışı unsurlar sayesinde alır, bunlar da id ve süperegodur. Süperego’yu kısaca vicdan şeklinde tanımlayabileceğimiz gibi id ise bilinçaltıdır, başka bir deyişle hayvansal dürtülerdir.
Dolayısıyla insan en mantıklı durumunda bile yani bilinçaltına göre ya da vicdanına göre karar verir. Çok somut ve kaba bir örnekle birine karşı şiddet uyguladığınızda o kişi ya id sayesinde karşı şiddet uygular ya da süperego sayesinde tolerans gösterir. Medenileşmek de süperegonun devreye girmesi, yani insanın doğadışı davranmasıdır. Freud da bu konuda insanın “medenileşme uğruna doğadışı davranması trajiktir” der.
Alain Touraine’nin modernite eleştirisinde gizli medeniyet eleştirisi
Sanayi devriminden sonra kentlere akın eden Avrupa toplumu da bu medenileşmenin daniskasını yaşamıştır. Aynı anda hem bireysel hak ve özgürlüklere sahip olan Avrupa toplumu, aynı zamanda da belli sınırların içine kapanmıştı. Alain Touraine’e göre yapının içine hapsolmuş insan bir yerden sonra patlama yaşayarak toplumsal hareket ortaya çıkarır. Mesela, sanayide sadece erkeklerin çalışması feminizmi ortaya çıkarmıştır, laiklikle birlikte dini cemaatler toplumsal hareket olarak ortaya çıkmıştır.
Liberalizm (özgürlükçülük) medenileşmek midir?
Aslında bu toplumsal hareketler çok haklı gerekçelerle ortaya çıkıyor ama tabi bunları bir seviyede tutabilirsek doğru olacaklardır. Günümüz dünyası Margaret Thatcher’ın ifadesiyle “laissez faire” yani “bırakınız yapsınlar” ilkesine göre işlemektedir. Kavram olarak liberalizm diye ifade edebileceğimiz bu düzende insan tamamen özgürdür. Liberal ekonomide de fert, tarih boyunca kınanan bir tutum olan mal-mülk biriktirmeyi benimsemiştir. O fert benim, sensin, odur, kısaca hepimiz medeniyetin bu derece dışına çıkmak zorunda kaldık.
Avrupa’da ve Türkiye’de medeniyet dönüşümü
Avrupa, liberal döneme kadar her ne kadar büyük bir kısmını tasvip etmesek de medenileşmeyi başardı, üstelik örtünerek. Evet, ciddi anlamda örtünerek. Yaklaşık 50 sene öncesinin Avrupa’sına bakıldığında kadınlarda saçlar örtülmese de moda boyun dahil bütün vücudu kaplayacak şekilde tasarlanıyordu. Öyle ki, plajlarda kadınlar günümüzde Müslümanların haşema diye adlandırdıkları mayoya benzeyen özel bir mayoyla bulunuyorlardı.
Nitekim, dönemin Türkiye konsoloslarından birinin eşi Fransa’nın bir plajında, elbisesinin boyu yeterli uzunlukta olmadığı için plaja girmesi yasaklanmıştır. Rahmetli Erol Güngör de tam bu dönemde Türkiye’nin tavrını çok güzel bir şekilde eleştirmektedir. Der ki: “Bütün dünya örtünerek medenileşirken, Türkiye soyunarak medenileşiyor.”
İslam Medeniyeti’nde medenileşme
Avrupa’dan bahsettik, peki İslam Medeniyeti’nde durum nasıldı? İslam Medeniyeti’nde temel ilke ifrad ve tefridin, yani iki uç noktanın ortasını bulmak, yani muktesid olmaktı. O halde İslam Medeniyeti’nde ne katı bir yapısalcılık vardı, ne de koyu bir liberalizm. İslam insanlara bırakınız yapsınlar diyemezdi ama nedenini anlamayacakları bir şekilde sınırlar da koyamazdı.
İslam Medeniyeti’nde insanlar medenileşirken bunu –mış gibi yapmak yerine bilinçli yapıyorlardı. Başkasının yanında yellenmekten, sırf tepki doğuracağı için değil gerçekten yanlış bir hareket olduğu için kaçınıyorlardı. Daha iyi açıklamak gerekirse, bilimsel açıdan doğru olur mu bilmiyorum ama Freud’un sisteminde İslam Medeniyeti’ndeki Medeniyet süperego değil, id konumunda, yani insanın doğası haline gelmiş durumdadır. Toparlayacak olursak, Batı’daki medenileşme çabası zorunluluktan, İslam’daki medenileşme çabası doğru yol arayışındandır.