Sadece zenginler mi düşünür?
İhtiyaçların sınırsız olduğu zırvalığını uyduran neoliberalizm ideolojisinin müritlerindenseniz düşünmek için daha çoook beklemeniz gerekecek.

Son zamanlarda, “düşünmek lüks bir faaliyettir” cümlesi dillere pelesenk oldu. Düşünebildiğini zanneden birisi olarak bu ifade beni epey düşündürdü. “İlk önce mide doymalı ki beyin düşünebilsin” diyorlar. Çok şükür karnım doyuyor. Karnım doymasaydı düşünebilir miydim? Karnım doymasaydı düşünürdüm; önce nasıl doyabileceğini, sonra neden doymadığını.
Düşünmek için sağlam bir zihin, onun için de sağlam bir beden gerekli: “νοῦς ὑγιής ἐν σώματι ὑγιεῖ”. Karnın doymasını bu ölçüde anlarsak sorun çözülür. Yani midenin dolması önemli ama bu, biraz da mideye göre değişir. Başka bir deyişle midenin ihtiyaçlarına göre değişir. İhtiyaçların sınırsız olduğu zırvalığını uyduran neoliberalizm ideolojisinin müritlerindenseniz düşünmek için daha çoook beklemeniz gerekecek. Neoliberalizm hakimiyetini neye borçlu sanıyorsunuz?
İhtiyaçlarınızın sınırsız olduğuna inanırsanız ihtiyaçlarınızı asla karşılayamazsınız, düşünmek de bir kenarda öylece bekler durur. Üniversitede harçlığı yetmeyen çocuk nasıl düşünsün? İş arayan mezun nasıl düşünsün? Evlenmek için servet biriktiren insan nasıl düşünsün? Ev almak için ömrünü heba eden kişi nasıl düşünsün? İkinci arabasını almak için kredi çeken adam nasıl düşünsün? Sahi, bu insanların düşünmek gibi bir derdi mi var? Bu kadar geniş mideye sahip insanın midesinin dolmasını beklersek sabah olur. İtiraf edin, canınız düşünmek istemiyor, yemek istiyor ama böyle biri olmayı da kendinize yediremiyorsunuz.
---
Bir kış gecesi iki yaşındayken hastalandığım için ailem tarafından hastaneye götürüldüğümde annem canım sıkılmasın diye bana A ve B harflerini göstermeseydi, dört yaşındayken bir Ramazan akşamı kendi başıma yalnızca sessiz harfleri birleştirerek yazmayı sökmeye çalışırken babam sesli harfin rolünü göstermeseydi, okunmasa bile evde sürekli karşılaştığım kitaplar olmasaydı benim midem bu kadar küçük olur muydu? Midemin büyümesini engellemek için bunlar fazlasıyla yeterliydi. Zaman zaman insülin direncim düşer, midem büyür gibi olur ama yemeği unutturan harfler dört bir yanımı sarar ihtiyaçlarıma sınır örer.
Mideyi küçültmek bu kadar basit değil yine de. Bir hocam gençliğinde kitap parası biriktirmek için günlük bir öğünden feragat ettiğini söylerdi, başka bir hocam ise yemeği gün aşırı yediğini. Buna rağmen karınları doyuyor, zihinleri doymuyordu. Hadi kabul edelim çağın ideolojisinin fütursuz bir müridi olduğumuzu. Yedikçe genişlettiğimiz midelerimize bir lokma daha indirmek için her türlü düşünce faaliyetini geri plana attığımızı.
Bunun yanında bir de düşünmenin lezzetini beğenmemekten söz edebiliriz. Şüphesiz insana bir sigaranın verdiği lezzeti bir kitap kolay kolay vermez. Sigara zamlarından bir iki gün şikâyet ederiz, sonra sigara içmeye devam ederiz. Kitapların pahalılığı ise kitap almamak için fazlasıyla yeterli bir sebep. Bu hazlardır bizi coşturan; canımız sıkıldığında bir fırt sigara, sıcak havada susadığımızda bir yudum su, herkes tarafından ezilirken bir çift taltif ve başka bir sürü anlık lezzet. Düşünmenin uyku kaçıran zahmetine katlanmak ise yürek ister, şekerli kahveye alışmış birinin sade kahveyi lezzetli bulmasını bekleyemezsiniz. Anlık hazların değersizliğini, sade kahve içmeye alıştıktan sonra şekerlinin baygın tadını fark etmiş birisi bu yüreğe sahiptir ancak.
---
Düşünme faaliyeti bütün bunlarla birlikte bir masaya oturup veya pencere kenarında yapılan tatmin edici bir faaliyet olmaktan uzaktır. O, başlı başına bir challenge’dır. Yapılması için katlanılan zahmetlerin ortadan kalkması beklenmez, bizatihi kendisi zahmetlidir. Bizi düşünmekten alıkoyan tüm cennetimsi serinliklerden vazgeçmemizi, bunaltıcı sıcaklarda bunalmamayı gerektirir. Mesela, özgürlüğün ev alabilmek için kredi çekmektense ev almamak olduğunu öğrendiğinizde düşünmeye yakın bir faaliyette bulunmuşuz demektir. Düşünmenin kendisi ise bundan çok daha büyük fedakârlıklar gerektirir.