Dünya yanarken zevkleri ve renkleri tartışmak
"Etik, estetiğin şubesidir"
Ne zaman uyduruldu bu söz bilmiyorum ama İkinci Savaş sonrası dönemin esintilerini taşıyor. İlk 12-13 yaşlarında duyduğumu hatırlıyorum. Daha önce duyduysam da üzerinde düşünmediğim için pek bir anlamı yok. Beni bu sözle ilgili ilk düşündüren konu ise hem haklı hem de haksız taraflarının bulunmasıydı. Herkesin farklı zevklere sahip olabilmesinin hakkını teslim ediyor ama bunların neden tartışılamayacağını sorguluyordum. Buradaki neoliberal esinti de tartışılamaz oluşudur. Yeni hürriyetçiliğin (neoliberalizmin) bize verdiği hürriyet, aklı devreye sokmayı teşebbüs edene kadardır. Neoliberalizm size, aklınızı devre dışı bıraktığınız durumlarda özgürlük verir. Daha açık olalım: Aklınızı bir kenara bırakırsanız özgür olursunuz ama kendi kümesinizde. Cemil Meriç liberalizm için “tavuk kümesinde tilki hürriyeti” diyordu. Neoliberalizm bu durumda olsa olsa “tavukların kümesinde horozun hürriyeti” olur.
Savaş’tan yeni çıkmış dünyada, herkes rahatlamanın zevküsefa sürmenin, yani kümeste alem yapmanın peşindeydi. Bu durum yeni Medeniyet’in ağababalarının işine geldiği gibi alan memnun satan memnun düşüncesiyle insanların kümeste kalmalarına izin veriyor, belli yollarla da kümeste kalmalarını bizzat kendileri isteyecekleri imkânlar yaratıyordu.
---
Herkesin farklı zevkleri, tabii ki de olabilir diye düşünmüştüm 12-13 yaşlarında. İnsanları belli zevklerin sınırlarına hapsetmek, esasında belli bir iktidarın zevklerinin sınırlarına hapsetmek olacaktı çünkü. Burada ne güzel iktidarı tartışabiliyoruz. Yiyorsa horozların zevkini tartışın. Sabahtan akşama öyle bir öter ki ağzınızı açtığınıza pişman olursunuz.
Şüphesiz bu yeni hayat tarzının insana dair etraflıca getirilebilecek terkiplere tezat oluşturur niteliği vardır. Canlılar aleminde sadece insan özgürdür; neoliberalizmin özgürlük anlayışını aktardık. Canlılar aleminde sadece insanın iradesi vardır; neoliberalizmin bu konudaki anlayışı da ortada. Akıldan tecrit edilmiş yeni insanın içerisinde bulunduğu ekstasi hali onun bir kutsala iman etmesine de izin vermiyor. İnanmak da sadece insana özgü oysaki. Yeni insan, en ufak bir adaletsizliğe karşı gelmek için mabad-ı muazzamayı yerinden kaldırmaktan acizdir.
50 yılı aşkın sürede her türlü insani mahiyetten tecrit edilmiş insanı bugün kümese tıkarak esir almak, herhangi bir horozu kümese tıkmaktan daha zor değildir. Geçen yıl Barbie filmiyle birlikte bunun fragmanı verildi. Artık dünya, American Dream’in başını çektiği her türlü zevkin yaşanabileceği bir ütopyadansa, yeni yeni hiç beklenmedik kötü hadiselere gebe bir distopya haline dönüşüyor. Oppenheimer filmi ise bu distopyayı en somut haliyle gözümüzün önüne serdi.
---
3. Savaş’a yakın olduğumuz söyleniyor. Yakınız veya değiliz, bunu bilmiyorum ama şurası açık ki bu Medeniyet’in ağababaları, dünyada cenneti yaşayabileceğine inanmış yeni insanı, iş işten geçip insana dair her şey yitirildikten sonra “dünya müminin zindanı, kafirin cennetidir” gerçeğiyle başbaşa, bîçare bırakmış durumda.
Kaldıysa eğer, cahil cesaretine sahip olanlar değil zevkleri ve renkleri tartışmaya teşebbüs edebilen insanlar Medeniyet’e meydan okuyabilecektir. İsmet Özel’in André Gide’in sözünü mealen aktardığı üzre “Etik, estetiğin şubesidir”. İsmet Özel aynı zamanda Batı Klasik Müziğini. elmanın içini oyan kurta benzetir. Batı Klasik Müziği de her türlü adaletsizliği barındıran Batı Medeniyeti’nin içini oyar. Bu haliyle, meydan okuyacak insan ancak üstün bir estetik kavrayışına sahip olduğu sürece meydan okumasını haklı çıkartacak üstün bir etik anlayışa da sahip olacaktır. Bu anlamda, meydan okuyacak olan insanın hangi müziği sevdiğini, hangi kıyafeti ettiğini söyleyemem ama neyin güzel, neyin çirkin olduğunu idrak edebilenin meydan okuyabileceğini, diğerlerinin ise en iyi halde ancak mevcut durumlarını sürdüreceklerini iddia ediyorum: Bir horozun dünya adaletine katkısı neyse onların katkısı da odur. İnsanın güzeller içerisinde farklı farklı zevklere sahip olması elbet beklenir ama çirkini güzel, güzeli çirkin bulması, onun için çok aciz bir durumdur. Bir çiçek daima güzeldir; kimisi gül sever, kimisi papatya. Çirkin kokan bir şeyin ise görüntüsü bile insanın midesini bulandırır. Bulandırmıyorsa sürekli pislik içerisinde yaşamaya alıştıkları içindir. Biz bu yüzden mahalle yanarken zevkinin peşinde olanlardan olmayacağız. Dünyanın yandığı bugünde bile herkesin zevkini ve rengini tartışacağız.