Gerilim hattında felsefe
Varlık ki, mücadele ettiği tarafı yok etmeyi düşünenler, onunla irtibat kuramaz.
İnsanlar gerilimlerden hoşlanmaz. İpin, telin veya her ne ise o gerilenin, kopup iki tarafa savrulacağından korkarlar. Buz pistinde kaymaktan, denizde yüzmekten korktukları gibi. Gerilimdeki risk, insanın fiziksel travmasından öte varoluşsal bir travmadır. Zar zor meydana getirdiğimiz ve diken üstünde duran anlam dünyamız her iki yana savrulacağına hiçbir gerilime maruz kalmadan olduğu yerde kalsın. Rüzgâr onu oraya buraya sürükleyebilir ama bir yerlere savrulma ihtimali daha azdır.
Bu insanların, tendonu kopacak diye spor yapmaktan uzak durduğu da vakidir. Sporla tendonunu koparma ihtimali güçlendirme ihtimalinden daha yakın görünür, kasları da anlam dünyası kadar zayıf kişiye.
Şu kötüdür, bu iyidir diye öğretilen kişiye buradan oraya gidip gelmek ve dahi gerilim oluşturmak kaygı verir. İyiyken kötü olmak; yaşıyorken ölmek. Bu gerilimi yaşamaya kim cesaret eder bilemem ama cesaret edebilene, o iyinin kendiliğinden iyi olmadığı, başkasının iyisi olduğu öğretilir. Bu cesaretin mükâfatı budur. Bu cesaretin sağladığı gerilim öyle bir gerilimdir ki, ondan çıkan enerji olabilecek olanı oldurur, bilinebilecek olanı bildirir. Bilinmeyecek olanı bilme cüreti ise ademi cennetten kovdurur. İyi olanı tayin etme cüreti de.
İki farklı alfabeyle okuma yazmayı 4 yaşında öğrenmek ama doğduğun evin kütüphanesinde yüz yıl öncesine ait, eski yazıyla yazılmış kitapları her gün görüp okuyamamak. İlkokula başladığında üç dilde konuşuyor olmak ama İngilizce öğrenmekte olan senden on yaş büyük kuzeninin İngilizce konuştuğu şeyi anlamamak. Bu gerilimler epey çocukça. Gelgelelim çocuk cesareti olmadan kimsenin peşine düşmeye tenezzül etmeyeceği meseleler.
Bizim için gerilimlerin en büyüğü, verilen kimlik mücadelesini iliklerimize kadar hissetmemize rağmen bizden olmayana karşı düşmanca bir tavır göstermeyi aklımıza bile getirmemiş olmamızdır. Bilinebilecek olanı bilmek budur, varlıkla irtibat kurmak da. Varlık ki, mücadele ettiği tarafı yok etmeyi düşünenler, onunla irtibat kuramaz. Varlığın bir kısmı orada saklıdır çünkü.
Varlık, burada kendisini gösterir: Gerilimin hat safhasında, enerjinin en yoğun anında. Bundandır Derrida’nın Différance’ından duyduğum keyif Deleuze’ün Oluş’undan ve Akış’ından. Sevmeseydik gerilimi Foucault’da dururduk. Différance’ı fehmetmekten bu kadar büyük bir keyif duyarken Différance’ı donduran, Oluş’u ve Akış’ı baltalayan bir bilimin şemsiyesi altında çalışmalar yapmak ise keyiflerin en büyüğü, gerilimlerin en güçlüsü. Bilinebileceklerin en çok bilindiği zamanlar da bunlardır.
Gerilimden korkup gerilim yaşamaktan keyif alanı, yani entelektüel hazlardan bahseden birini tahfif eden birisi için bu söylediklerim pek bir anlam atfetmez. Çünkü o, sözgelimi Mostar’a gittiğinde hangi tarafta bulunduğunun farkında bile değildir. Bu kişi, bir tarafta durmaktan keyif alıp diğer tarafta durmaktan rahatsız olanın varlığa yabancı olmasından daha kötü, kendi varoluşuna da yabancıdır. Köprüsü bombalanan tarafta mıyız, köprüyü bombalayan tarafta mıyız diye sorarken büyük bir cesaretle köprüyü bombalayan tarafta yemek yemeye oturmak, köprüyü bombalayanlara sipariş vermek, doğrusu çoğu kişinin fehmedemeyeceği kadar faziletli bir tavır.